dediler ki bana:"korkma len kafalarına bi yerlerine bi sopayla falan sertçe vurunca ölüyo hepsi." ama yine de çok korkuyodum. adamlar zombi sonuçta. neyse ben de kendime değişik bi sandalyenin parçalanmasıyla elde edilen demir bi sopa edindim. aldım elime sopayı, yürümeye başladım. zombiler de gittikçe yakınlaşıyolardı. ama bi salak hareket ediyolar. sağa sola yalpalıyolar yavaş yavaş. zombi oldukları için heralde. o anda kartımı vermek istedim bir tanesine. estetik cerrahı ferruhi tontaş diye. çok pespaye ve göz zevkimi bozan bi görüntüleri vardı çünkü. sonra estetik cerrahı ve ferruhi tontaş olmadığımı fark edip kendime geldim.
herneyse efendim; zombilerden bir tanesini mutlak surette öldürmem gerekiyodu kendime yer açabilmem için. bir zombi yığınına iyice yaklaştım. elimdeki sopayı(ki zopa diye sesleniyodum kendisine) iyice kavradım. gücümü omuzlarıma verdim. korkudan altıma sıçmak üzereydim. ama vuruş mesafesine gelince, elimdeki sopayı oldukça yavaş hareket eden bu zombilerden birinin kafasına geçirmeyi başardım. bu hamleyi yaparken refleks olarak gözlerimi kapatmıştım. sonra yüzüme bi sıvı sıçradığını fark ettim. jelimsi iğrenç yapış yapış bişeydi. fakat o anda beni hiç etkilemedi bu. çünkü zombiyi yere devirmiştim ve yerde kafası dağılmış, hareketsiz yatıyordu. o anda içimi müthiş bir coşku kaplamıştı. hayatımda hiç bu kadar dingin ve enerjik olduğumu zannetmiyorum. atalarımdan bana kalan şiddet güdüsü tüm ihtişamıyla içimde patlamıştı. ben de bunu zombilerin götlerine taşımayı kendime görev edinmiştim. o götlerde patlayacaktı bu coşku. çevremde bulunan bütün zombilerin kafalarına müthiş bir kuvvetle vuruyor, kafalarının patlamasını izliyor, vicdan azabı duymadan ölesiye şiddet uygulama özgürlüğünün görkemine kapılmış gidiyordum. kollarım ağrıyıncaya, nefessiz kalıncaya, zombi sıvısınından önümü göremeyinceye kadar devam ettim öldürmeye. ama bitmiyordu ki ibneler. yine de yorulmamış gibiydim. bir ara durdum, artık gözkapaklarıma kadar sıvıya bulanmış yüzümü ve sopayı sildim, biraz soluklandım ve devam etmeye karar verdim. sırtı bana dönük şekilde, her an düşecekmiş gibi yürüyen bir zombiye yaklaştım, sopayı havaya kaldırdım ve kafasına indirdim. ama kafası patlamadı. yere de düşmedi. hay allah diyerek tekrar vurdum zombiye. yine bir şey olmadı. sadece yürümeyi bırakmıştı. endişelenmeye başlamıştım. içimdeki o büyük coşku büyük bir hızla azalıyordu. kendimi toparlamaya çalışıp hala sırtı bana dönük olan zombiye tekrar vurdum sopamla. fakat çok cılız bir vuruş oldu bu. şiddet güdümden ve enerjimden eser kalmamıştı bu sefer. son bir gayretle tekrar vurmaya çalıştım. ama vuramadım. sopa elimden fırladı. zombi kendisinden hiç beklenmeyecek derecede insansı bir hareketle ama yine yavaşça, yere düşen sopayı eline aldı. ve bana döndü. dizlerimin bağı çözülmüştü. hareket edemiyordum. zombi sopayı bir eline almış, öbür eline vuruyor, aynı anda artık şeklini kaybetmiş olan ağzının hareketinden anlayabildiğim kadarıyla sırıtıyordu. ben de olduğum yere öylece yığıldım. ama bilincim hala açıktı ve zombiyi görebiliyordum. sopayı artık eline vurmuyordu. onun yerine iki eliyle havaya kaldırdı sopayı. sopanın bedenime doğru indiği anda ise uyandım. çişim gelmiş mına koyim.
1 comment:
adam ol
Post a Comment