Friday, October 12, 2007

zombi ve zopa

dediler ki bana:"korkma len kafalarına bi yerlerine bi sopayla falan sertçe vurunca ölüyo hepsi." ama yine de çok korkuyodum. adamlar zombi sonuçta. neyse ben de kendime değişik bi sandalyenin parçalanmasıyla elde edilen demir bi sopa edindim. aldım elime sopayı, yürümeye başladım. zombiler de gittikçe yakınlaşıyolardı. ama bi salak hareket ediyolar. sağa sola yalpalıyolar yavaş yavaş. zombi oldukları için heralde. o anda kartımı vermek istedim bir tanesine. estetik cerrahı ferruhi tontaş diye. çok pespaye ve göz zevkimi bozan bi görüntüleri vardı çünkü. sonra estetik cerrahı ve ferruhi tontaş olmadığımı fark edip kendime geldim.

herneyse efendim; zombilerden bir tanesini mutlak surette öldürmem gerekiyodu kendime yer açabilmem için. bir zombi yığınına iyice yaklaştım. elimdeki sopayı(ki zopa diye sesleniyodum kendisine) iyice kavradım. gücümü omuzlarıma verdim. korkudan altıma sıçmak üzereydim. ama vuruş mesafesine gelince, elimdeki sopayı oldukça yavaş hareket eden bu zombilerden birinin kafasına geçirmeyi başardım. bu hamleyi yaparken refleks olarak gözlerimi kapatmıştım. sonra yüzüme bi sıvı sıçradığını fark ettim. jelimsi iğrenç yapış yapış bişeydi. fakat o anda beni hiç etkilemedi bu. çünkü zombiyi yere devirmiştim ve yerde kafası dağılmış, hareketsiz yatıyordu. o anda içimi müthiş bir coşku kaplamıştı. hayatımda hiç bu kadar dingin ve enerjik olduğumu zannetmiyorum. atalarımdan bana kalan şiddet güdüsü tüm ihtişamıyla içimde patlamıştı. ben de bunu zombilerin götlerine taşımayı kendime görev edinmiştim. o götlerde patlayacaktı bu coşku. çevremde bulunan bütün zombilerin kafalarına müthiş bir kuvvetle vuruyor, kafalarının patlamasını izliyor, vicdan azabı duymadan ölesiye şiddet uygulama özgürlüğünün görkemine kapılmış gidiyordum. kollarım ağrıyıncaya, nefessiz kalıncaya, zombi sıvısınından önümü göremeyinceye kadar devam ettim öldürmeye. ama bitmiyordu ki ibneler. yine de yorulmamış gibiydim. bir ara durdum, artık gözkapaklarıma kadar sıvıya bulanmış yüzümü ve sopayı sildim, biraz soluklandım ve devam etmeye karar verdim. sırtı bana dönük şekilde, her an düşecekmiş gibi yürüyen bir zombiye yaklaştım, sopayı havaya kaldırdım ve kafasına indirdim. ama kafası patlamadı. yere de düşmedi. hay allah diyerek tekrar vurdum zombiye. yine bir şey olmadı. sadece yürümeyi bırakmıştı. endişelenmeye başlamıştım. içimdeki o büyük coşku büyük bir hızla azalıyordu. kendimi toparlamaya çalışıp hala sırtı bana dönük olan zombiye tekrar vurdum sopamla. fakat çok cılız bir vuruş oldu bu. şiddet güdümden ve enerjimden eser kalmamıştı bu sefer. son bir gayretle tekrar vurmaya çalıştım. ama vuramadım. sopa elimden fırladı. zombi kendisinden hiç beklenmeyecek derecede insansı bir hareketle ama yine yavaşça, yere düşen sopayı eline aldı. ve bana döndü. dizlerimin bağı çözülmüştü. hareket edemiyordum. zombi sopayı bir eline almış, öbür eline vuruyor, aynı anda artık şeklini kaybetmiş olan ağzının hareketinden anlayabildiğim kadarıyla sırıtıyordu. ben de olduğum yere öylece yığıldım. ama bilincim hala açıktı ve zombiyi görebiliyordum. sopayı artık eline vurmuyordu. onun yerine iki eliyle havaya kaldırdı sopayı. sopanın bedenime doğru indiği anda ise uyandım. çişim gelmiş mına koyim.

Saturday, October 06, 2007

scooter, tatil, sonbahar

işte ne bliyim sonra geldi dedi ki:
-ne bileyim?
+sen bilmeyeceksin de kim bilecek?
-tamam da o değil söylediğim.ne bileyim?neyi bileyim yani?
+hmm
-yaa
+onu da sen bileceksin.neyi bileceğini yani.
-peh.
+ne pehi lan.geldin sen dedin bana ne bileyim diye.
-e iyi de abi en başta ben ne bileyim dedikten sonra sen bilmicen de kim bilcek falan dedin.demek ki bilinecek bişey var.ve sen onu biliyosun.
+tamam da işte senin tam olarak onu bilmen gerektiğini belirttim orda.ayrıca ondan benim o bilinecek şeyi bildiğim anlamı çıkmaz ki.zira bilmiyorum da.
-eöö
+yaa
-hmm.şuna ne dersin.ben lafa ne bileyim diye girerek zaten bişey bilmediğimi belirttim en baştan.
+ilk cevabım bunu da açıklığa kavuşturuyor.sen eğer gerçekten bilmiyorsan senin ayıbın bu anlamını da çıkarabilirsin ordan.
-gerçekten bilmiyorum.
+senin ayıbın o zaman.
-ayıp değil ki bu.ayıp olan öğrenmemek.bense sohbetimizin başından beri ısrarla öğrenmeye çalışıyorum.
+ayıp etmişsin.yine ayıp.çünkü öğrenmemek ayıp.öğrenmeye çalışmamak değil.sonuçta öğrenmedin sen.öğrenmemek öğrenememeyi de kapsar.
-saçma.şu an tartışmayı piç ediyorsun.sadece baştaki anlatıcı sen olduğun için,yani yazı en başta 1. kişi bakış açısıyla yazılıp sen de o kişi olduğu için tartışmayı saçma argümanlarınla sen kazanacaksın öyle mi?
+evet.ayrıca senin argümanların da pek mantıklı değil.
-tamam.

Saturday, March 17, 2007

kıllı

eet arkadaşıım
geçen onca zamandan sonra beni artık yazmaya pek de hevesli olmadığımı düşünmüş olabilirsin.eğer tam olarak böyle düşündüysen düşünürken anlatım bozukluğu yapıp güzel türkçemizin kafasına sıçmış olabilirsin.gerçi aynı şeyleri farklı biçimde düşünerek de yapabilirdin.ne yaptın bilmiyorum çünkü düşünce anında kelimelerin beyninde nasıl sıralandığını sen bana söylemeden öğrenemem.söyle bok.

hmm aslında düşünceler genellikle zihinde kelimeler halinde canlanmıyor.değil mi?değil.suçlusun ve boksun her koşulda.ayrıca düşündüğün her şey meydanda dayak olarak geri dönebilir sana.

ohh bee.rahatladım.hehe sen de ağlama lan.götoğlanı.hehe.hehehehe.


yazıya sonradan eklenen garip ek(ki çok muhteşem bi şeydir kendisi):yazının başındaki arkadaşım ibaresini görüp de gerçekten arkadaşım olduğunu düşünme.buradaki arkadaşım "arkadaşım dayak istiyorsun sen heralde?"deki arkadaşımdır.yanlış olmasın.

Thursday, January 18, 2007

Konuyla Alakalı Süper Başlık:Kağıtlar ve Turşular

evet senin de birazdan fark edeceğin gibi bugünkü yazı genel olarak başlıkla ilgili.bu blogda(kötü bişey o)(SİKERİM seni)ilk defa konuyla ilgili bir başlık kullanmamın anısına süper bir başlık kullandım.böylece tasarruf etmiş oldum.aslında başlığın ne olması gerektiğini tasarlamaya çalışırken ortaya attığım fikirleden en ağır basanı "Hayatımızın Mihenk Taşları:Midyeler ve Dolmalar" başlığıydı.ama şu an yazının başında duran başlığı bulduktan sonra bundan hemen vazgeçtim.

YAZININ ANA FİKRİ:Kağıtlar buruşur, turşular ise ekşidir.

evet sevgili okuyucu, yukarıdaki paragrafı okuduktan sonra yazının ana fikrini asla kaçırmazsın umarım.çünkü başlık anafikirle ya da konuyla ilgili olmalıdır.

evet,çok renkli bir yazı oldu bu.bir mihenk taşına daha tekme atarak yazılarımdan birinde ilk kez konuyla veya anafikirle(tema)ilgili bir başlık kullandım.ayrıca parantez içlerinin kendi aralarında atışması da(bir tanesi seviyeyi düşürse de) gözlerden kaçmadı.(ne diyon lan).hehe.canlarım benim.

ve son olarak şunu da belirtmeden geçemeyeceğim:

başlık kafaya giyilir.

45

sadkjashayudgasuıkasndashjbcjknbklşdjsaıkoewqşpa
qiğdpkdsjfgdsyhujgjkold
ksandfjklasjn fdafsajhsna ojsadluıfnjıodusıhgbf uıfhaıshfd nadd1s a53 4fd5as fdsjınasujhbsa oıusay3e784hfsdufwhe87frshyewf7ugew79ewf6grf byuds
fyhnbsgıuosdmnjknfsuıol ofdhuıofdshfdıuljdfsnkjndsauıjs adhnıjns adjokjd sam podsaık
,wq0owequjqıofd njkl

knm lkjnsadhjıfdshyfduetawelklqwmösaşlöldlans şl5214541dsajkkjlsauhndsa hudsnuıreoewnıudsn dsaundfjkvfsdıj dfsjdsna.

bu da bir fikirdir ve saygı duyulmayı bekler.ve belki hak ediyordur da.ben (şahsen) saygı duyabildim kendisine.böyle olunca sen de duy artık.kimsin de saygısızlık gösteriyosun benim fikirlerime.hem de saygı duyduğum fikirlerime.

yut

yine piçlik götlük ibnelik yaparak yazmak hakkında yazıcam.buraya yazarken aklıma sadece yazmak geliyor çünkü. aklıma gelen yazma fikirlerin yüzde 90ını yazamıyorum buraya işte.bazılarında buraya yazmak aklıma geliyor ama vazgeçiyorum çünkü kötü olacakmış gibi geliyor.ama şimdi ard arda bir sürü yazı yazıp iyi fikirlerimden birinin gelmesini bekleyeceğim.evet öyle yapacağım.neyse bu yazının da tek dikat çeken tarafı başındaki küfürler oldu.gerisini okumasan da olur.ama okumuştun di mi??hehheh ibne beni.